Okula baskın yapmak yerine lider öğrenciyi savaşa katıyorlar
İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü okullarda uyuşturucuya savaş açtı. Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü bünyesinde faaliyet gösteren Madde Kullanımını Önleme ve İzleme Büro Amirliği’nin 15-24 yaş grubundaki gençleri bağımlılıktan kurtarmak için yürüttüğü “Akran Projesi”, Avrupa Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi (EMCDDA) tarafından Türkiye’den seçilen ilk önleme programı oldu. Uyuşturucuya karşı savaşta büyük adımlar atan İstanbul Emniyeti’nin yeni projelerinin detaylarını Emniyet Amiri Dr. Ali Ünlü’yle konuştuk.
İstanbul Emniyeti’nin geçen yıl yaptığı operasyonlar sonucunda eroin, esrar ve kokain gibi uyuşturucularda rekor yakalama oranlarına ulaşıldı. Uyuşturucu kullanan, satan ya da bulunduran 55 bin 532 şahısa işlem yapıldı. Son 3 yıl baz alındığında ise bu rakam 140 bini geçiyor. Ama uyuşturucuyla mücadelede en önemli nokta, yapılan operasyonlar değil, 15 yaş üstü gençlerin bu maddeyle tanışmasını önlemek… Çünkü en riskli grup hiç şüphesiz arkadaşlarından etkilenen ve yaşı gereği ailesine baş kaldırma eğiliminde olan bu gençler… Emniyetin uyuşturucuyu önlemeye yönelik aile, öğretmen ve öğrencilere yönelik konferanslar, tiyatro oyunları, kitapçıklar dağıtma, internetten bilgilendirme ve Mavi Noktalar (Halk Eğitim Merkezleri ve İSMEK’lerdeki etkinlikler) faaliyetleri bulunuyor. Sosyal destek projeleri ise, Akran Projesi, Sosyal Aktiviteler Projesi, Eğitimli Aileler Güvenli Mahalleler Projesi ve Risk Altındaki Çocuklar Eğitim Projesi…
Geçen yıl uyuşturucuya karşı 300 tiyatro oyunu oynadık
Madde Kullanımını Önleme ve İzleme Büro Amiri Dr. Ali Ünlü, yıllarını uyuşturucuyla savaşa adamış bir isim. ABD’ye gidip devletin madde bağımlılığına karşı aldığı tedbirleri yerinde incelemiş. Sosyal sermaye teorisi ile bir önleme modeli ortaya koymuş. Yazdığı tez ABD Kamu Yönetimi alanında 2009 yılında en iyi doktora tezine aday olmuş. Ünlü, emniyet olarak öğrencilerin sosyalleşmesini sağlayarak onları doğal yollardan bağımlılıktan koruduklarını belirtiyor: “Geçen yıl liselerde 700’den fazla konferans, 300’den fazla tiyatro oyunu yaptık. Uyuşturucu konusunu işleyen tiyatro oyunlarını iki profesyonel grup oynuyor. Birisi Tiyatro Yeniden, ötekisi de Yeşilay’ın gençlik tiyatrosu. Bu faaliyetlerle gençlere diyoruz ki, bu maddeleri kullanmak temel olarak kötü. Onlarla bir insanın neden madde kullanacağını, zararlı olduğunun bilinmesine rağmen hangi süreçlerin onları bağımlılığa itebileceğini paylaşıyoruz.”
Sınıftaki en etkili öğrenciyi seçip aralarına giriyoruz
G. Osmanpaşa’dan Üsküdar’a 10 farklı pilot ilçedeki bütün 9. sınıflara ulaşmayı hedefleyen Ünlü, projeyle öğrencilerin davranışlarının değiştiğini söylüyor. Ünlü’nün 17 proje içinde en önem verdiklerinden biri ise Avrupa Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi’nin örnek proje seçtiği Akran Projesi.
3 ayrı ilçedeki 5 lisede toplam 450 öğrenciyle görüştüklerini anlatan Ünlü, detayları şöyle açıklıyor: “Bizim yetişkin olarak gençlerin network’üne (şebeke) girmemiz mümkün değil. Ulaşamadığımız bir paylaşımları var. Kendi aralarında iletişim kuruyorlar, bazı şeyleri birlikte öğreniyorlar. Biz ve aileleri o özel sürece dahil olamadığımız için arkadaşlarını kullanarak o alana girmeye çalışıyoruz. Ama öğrenciye ‘Biz sizi bilgilendirdik, gidin her gördüğünüz arkadaşınıza bunu anlatın demiyoruz. Tam tersine bu bilgileri öğrenecek ama yeri ve zamanı geldiğinde söyleyecek. Yani bir arkadaşları madde teklif etmek istediği zaman tepki vermesi gerekiyor. Bu kişiler seçtiğimiz o arkadaşlar olacak. Rehber öğretmenlerine diyoruz ki, bize sınıftaki en etkili öğrenciyi bulun. Arkadaşlarının üzerinde söz sahibi olsun, olumlu davranışları olsun, örnek rol model olabilsin ve herhangi bir madde kullanmasın. Biz bu çocukları 15 günde bir topluyoruz. 15 gün eğitim veriyoruz, diğer 15 günde ise müze, akvaryum gibi farklı aktivitelere götürüyoruz.”
Arkadaşlarını iyileştirmek adına tuzağa düşüyorlar
15 yaşında bir lise öğrencisini karşılarına aldıkları zaman asla maddelerin kendileriyle ilgili bir bilgi vermediklerinin altını çizen Ünlü, gençlere verdikleri tavsiyeleri şöyle sıralıyor: “Uyuşturucu kullandığını bildiği kişi bazen okuldaki bir öğrenci oluyor, bazen de dışarıda tanıdığı bir arkadaşı…
Uyuşturucu kullanan bir tanıdığı olan öğrencilerin sorduğu en temel soru şu: ‘Ben kullanan birini biliyorum, bıraktırabilir miyim?’ Bu soru onların kafasını karıştırıyor. Biz onlara şunu söylüyoruz. Eğer o kişi bağımlıysa, onun profesyonel bir desteğe ihtiyacı var.
Senin yapabileceğin maksimum şey, onu tedaviye ikna etmek. Sen onu iyileştiremezsin. Eğer ilişkini kontrol edemezsen sen de ona benzersin.
Giderek ona başarabileceğini göstermek için madde kullanabilirsin. Begüm’de de öyle oldu. Arkadaşı damarına bastı. ‘O kadar kolaysa, gel sen de kullan. Bırakabiliyorsan ben de bırakacağım’ dedi. Genç böyle bir maddeyi hiç kullanmadığı için kabul etti. Böylece tuzağa düşüyor. Bir daha bırakamıyor.”
ABD’de ders saati sokakta çocuk gezemez, Türkiye’de her yerdeler
İstanbul’da okulların birçoğu yarı zamanlı olduğu için sosyal hobisi olmayan
çocukların maddeyle tanışma riskinin arttığını vurgulayan Dr. Ünlü, yaptığı görüşmelerde gençlerin yüzde 50’sinin okul sonrası sokakta başıboş gezdiğini söylüyor: “Amerika’da bir kanun var. Orada ders saatinde bir çocuk sokakta gezemez. Gezerse polise ihbar edilir. Türkiye’de gençler sokaklarda, alışveriş merkezlerinde, parklarda geziyor. Diğerleri de vaktini internet kafelerde, oyun salonlarında geçiriyor. Gerçekten kendisi için bir şey yapanlar yüzde 10’un altında… Biz bunu pilot uygulamalarla çözmeye çalışıyoruz. Üniversitenin madde bağımlılığıyla ilgili doğrudan tedbir alması gerekmiyor. Ama çocuklar onlara emanet. Gerekli sosyal ortamı hazırlamaları lazım. Çocuğun okuldan hiç kopmaması lazım. Biz bu yüzden sosyal aktiviteler projesi yürütüyoruz. Madde bağımlılığını hiç anlatmıyoruz. Gençlerin okul ve çevresinde olmalarını, spora ya da gitar, ebru gibi kurslara gitmelerini teşvik ediyoruz. Başka bir uygulamamız da annesi babası çalışan çocuklar için… Bu çocuklar da ders bitince okuldan çıkmıyorlar, sosyal aktivitelerle oyalanıyorlar.”