Uyuşturucu satanları terör suçlusu olarak yargılamak neden sorunu çözmez?
Suçlarla ilgili kanuni düzenlemelerin nihai gayesi suçtan caydırmaktır. İnsanoğlu suçtan elde edeceği kazanç ile yakalandığında göreceği zarar arasında mukayese yapar. Eğer göreceği zarar elde edeceği kardan fazla ise suç işlemekten vaz geçeceği düşünülür. Bugünlerde tartışılan uyuşturucu satıcısı olanların terör suçlusu gibi yargılanması bu görüşün bir yansımasıdır. Ancak önerilen çözüm hem gerçeklikten uzak hem de madde kullanımı gibi rasyonel olmayan sosyal bir problemle mücadele etmek için yetersizdir.
Teorik açıdan caydırıcılığı yok
Öncelikle cezaların caydırıcı olması için sadece ceza oranlarının yükseltilmesi yeterli değildir. Mesela kamuoyunda bonzai kullanımını önlemek için bu düzenlemenin yapıldığı iddia edilmektedir. Halen ülkemizde bu tür maddelerin satışını yapmak en az 5 yıl hapis cezasını gerektirmektedir. Eğer satışı yapılan maddeler eroin ve kokain gibi maddelerse – ki bonzai bunları arasına katılabilir – ceza yarı oranında arttırılır.
Yine eğer bu eylem bir grup tarafından (organize suç örgütleri) yapılırsa yine ceza yarı oranında arttırılır. Eğer bu maddelerin ithalat ve ihracatı söz konusuysa – ki bonzainin ham maddesi yurt dışından ithal edilir – yine ceza yarı oranında arttırılır. Yani mevcut yasal durumda eğer kolluk iyi çalışır ve güçlü deliller toplarsa bonzai satan örgüt üyelerinin 15 yıla yakın ceza almalarını sağlayabilir. Bu kadar süre cezaevinde kalacak olmak yeterince caydırıcıdır.
Gerçekler kanunla çelişiyor
Ancak suçluların alacağı cezadan çok yakalanıp yakalanmayacaklarıyla ilgilendiklerini de unutmamak gerekiyor. Mesela son 1-2 yılda kolluk kaç bonzai satan örgüt deşifre edilmiş, kaç kişi yakalanmış ve kaç laboratuvar tespit edilmiştir? Maalesef tespit edilen laboratuvar, örgüt ve ithalat sayısı 3-5 vaka ötesine geçmemektedir. Sokakta son kullanıcılara madde satanların üzerindeki gruplara ulaşamadıktan sonra arzla mücadelede etkili olunmaz.
Özellikle son süreçte uzmanlaşmış kadroların dağıtılmasıyla birlikte kolluğun operasyonel becerileri zayıflamış, uyuşturucu satanlarla sokak aramalarıyla mücadele eder bir düzeye inilmiştir. 1500 – 2000 polisin şehrin sokaklarında başlattığı aramalarla gözaltına alınan 20-30 kişi ve 3-5 gram maddeden başka bir şey elde edilememektedir.
Bu tür uygulamalarda ise madde ile yakalananlara satıcı olmaktan değil madde bulundurmaktan işlem yapılır. Şu haliyle idam cezası bile öngörülse yakalanmayan satıcıları için bu bir anlam ifade etmeyecektir. Mevcut cezalar kolluk etkili çalışırsa yeterlidir.
Suçun nedeni kalkmadan başarı olmaz
Cezaların ağırlaştırılması suçu tamamen ortadan kaldırmaz. Şu an dünyada uyuşturucu satıcılarına en ağır cezaları veren ülkeler aynı zamanda en çok madde kullananların olduğu yerlerdir. İran satanlara idam cezası vermesine rağmen eroin bağımlılığının dünyada en çok olduğu ülkelerin başında gelmektedir.
ABD yine uyuşturucu suçlarına en ağır yaptırımları uygulayan ülkelerin başındadır, cezaevlerindekilerin yaklaşık yarısı uyuşturucu suçlarından içeride tutulmaktadır. Ancak buna rağmen dünyada en çok madde kullanıcıları yine ABD’dedir.
Kullanan olduğu müddetçe ceza artırımı sadece satanların riskini büyütür. Artan risk artan kar marjı demektir. Bu riski almaya hazır toplumda her zaman bireyler vardır.
Madde satanlarla kullananlar çoğu zaman birbirine girmiş vaziyettedir. Özellikle bonzai gibi kullanımı yaygın maddelerin kullanıcısı ve satıcı çoğu zaman aynı kişilerdir. Birçok madde bağımlısı çalışamadığı ve düzenli geliri olmadığı için madde satarak ihtiyaçlarını temin etmektedir. Bu tür insanların madde satmaktan başka çaresi yoktur. Bağımlılığın/maddenin öldürücü etkisinden korkmayan bu bireyleri hapis cezası ile korkutmak çok da rasyonel değildir. Bu döngü ancak madde bağımlılarının tedavisiyle bozulur.
Uyuşturucuyla mücadele öncelik talebi azaltmaktır. Kullanımı arttıran sosyal sebepler ortadan kalkmadıkça hiçbir polisiye tedbir etkili olmayacaktır. Eroinin ham maddesi afyonu asırlardır bu topraklarında yetiştiren, 1933 yılına kadar şehirlerinde eroin fabrikaları olan, 1950’lere kadar eroin üretimini, 1970’lere kadar da afyon üretimini kontrol altına almayan bir toplumda madde bağımlılığı asla sosyal bir probleme dönüşmemişti. Maddelere bu kadar kolay erişim mümkünken insanlar maddeye yönelmemişti. Devir değişti denebilir ama bu bahsettiğim yıllar ABD başta olmak üzere doğuda ve batıda birçok ülkenin eroin bağımlılığından çok çektiği yıllardır.
Madde bağımlılığı bizim için 90’lı yıllardan sonra probleme dönüştü ve 2000’li yıllardan sonra bu sorun hızla yayıldı. Ülkemizde son 12 yılda cezaevlerinde kalan tutuklu ve hükümlü sayısı %300 artmış ve uyuşturucu suçları %17.5 artışla en çok artan 2. suç türüdür.
Polisiye tedbirleri arttırdığımızda daha çok insan cezaevinde olur ancak madde bağımlılığının önüne geçilmez. Eğer gençler mutluluğu madde kullanımında ararsa ve illegal maddelere erişim güçleşirse legal maddelere yönelirler. Son zamanlarda gelişmiş ülkelerde reçetesiz ilaç kullanımından kaynaklı ölümlerin artış sebebi de budur. Madde bağımlılığıyla mücadelede arz ve talep arasındaki denge iyi kurulmalıdır. Aksi takdirde bazı uygulamalar yangına körükle gitmekten farklı olmaz.
Acaba Kolombiya’nın uyuşturucu kartelleri karşısındaki tavrı, politikası hakkında birkaç şey söyleyebilir misiniz? Yazınız için çok teşekkürler.